Geçen hafta ayıptır söylemesi, Barselona’daydım…19 Mayıs’ı tatil olarak algılayan “apolitik gençler”(!!) olarak güzel bir tatil geçirdik. Yaklaşık 6 günlük dolu dolu bir tatil…Kafa dağıttım, eğlendim, gezdim, tozdum…Kendi adıma çok güzel bir zaman dilimi geçirdim diyebilirim…Bana eşlik eden Ezgi’nin katkısı da olaya daha bir anlam kattı.Söylemeden edemeyeceğim…
Yüzsüzlük yapıp, bu güzel günlerimi burada paylaşmak istiyorum…Barselona’ya gitmek isteyen ya da gitmeyi planlayan kişilere biraz bilgi, biraz da heyecan katmak adına…Yazı dizisi şeklinde yazıyor olacağım, o yüzden beni takip edin anaaacıııımmmm….
Barselona’ya geldik…Cidden…
İlk gün yurt dışı gezilerinde önemlidir…Uçak havaalanına iner, uçaktan inilir, “bavulum da gelmişmidir acaba” korkusu yaşanır ve daha sonra etrafta ne olup bitiyor, oradan buraya nasıl gidiliyor, şurdan nasıl geliniyor bunlar öğrenilmeye çalışılınır genelde…Otele varma çabası da ulaşım ağını anlama konusunda pratik bir çalışma olur. Bu kısımlar sorunsuz atlatılırsa ilk gün ayrı bir güzel geçer…Biz de, Antonio Banderas genlerimden dolayı olacak bu çalışma içerisinde çok fazla debelenmeden, Barselona’daki otelimize çok rahat bir şekilde ulaştık derdim ama Antonio Banderas genlerime gerek bile kalmadan, Barselona’da ki ulaşım ağı bizi zaten götürdü gitmek istediğimiz yere…Hostelden hallice, otelimize…
Barselona’da ki en büyük ve yoğun şekilde kullanılan havaalanı, El Prat oluyor…Buradan şehir merkezi dediğimiz insanların yoğun olduğu bölgeye bir çok ulaşım yöntemi var ama en kolayı AeroBus denen otobüsler. Otobüsün kalktığı yeri sorup, hemen oradan bilet alıp bu otobüs ile şehir merkezine gitmeniz mümkün. Çok sık otobüs var o yüzden kaçırırım, yok saatleri ne acaba triplerine hiç gerek yok, benden söylemesi. Ha bilet alırken, döneceğinizi de düşünerek gidiş dönüş bileti alırsanız, Barselona’daki ilk harcamanız çok da fazla koymaz. 🙂
Bu AeroBus denen otobüs şehir merkezinde bir kaç durakda duruyor. Kalacağınız yere en yakın yerde inmeniz en doğrusu olacaktır, ilk günden elleriniz de bavullar ile gençlik ateşine bürünmeye gerek yok. O ateş daha sonra çok gerekecek…
Antonio Banderas ve Penelope Cruz ikilisi olarak şehir merkezine(La Rambla) geldiğimiz de “Ulan buralar eskiden dutluktu” bakışı, “Barselona’dayız lan” jetonunun düşme sesi ile bozulsa da, istifimizi hiç bozmadan en yakın metro istasyonuna doğru yola koyulduk. Elimizle koymuş gibi tam buluyorduk ki, metrodaki görevli insan dostu kişi elimize bir metro haritası tutuşturdu, enayilik yapmayın bu biletten alın diye de yardımcı oldu saolsun…Barselona’da ulaşım için çeşit çeşit bilet var..Her ihtiyaca göre…T10 denen 10 binişlik kart alın direk en temizi…7.85 euro…Mis…
Elimize metro haritası tutuşturan görevli insan dostu kişi ile iletişim konusunda yaşadığımız sorundan dolayı, hemen Shakespeare kıyafetimi çıkardım ve ispanyol edebiyatının önde gelen birinin kıyafetini giymeye çalıştım ama beceremedim…Geyik bir yana bu Barselona’dakiler ingilizce konusunda pek iyi değiller. Ciddi bir şekilde dil sorunu yaşamak mümkün. Ama yaşasın tarzanca…Bir şekilde iletişim kurma canlısı olduklarından, anlaşmak mümkün… Bu noktada az biraz öğrendiğim ispanyolcanın faydasını da görmedim değil…Neyse…
Metro haritasını çözdükten sonra otelimize geldik. MelonDistrict Marina diye hostel tarzı bir yerde kaldık. Ucuz, temiz, ulaşım acısından kolay…Tavsiye ederim…İngilizce bilen resepsiyon görevlisi, “Aaa erken gelmişsiniz, odanız hazır değil” şeklinde karşılaması yorgun olduğumuzu hatırlatsa da, daha demin bahsettiğim gençlik ateşi ile “Bavulları bırakıyoruz, oda hazır olunca çaldır, ararım ben seni” cümlesini kurup otelden ayrılıyoruz. Etrafta ne var, ne yok gezisine başlıyoruz…
Kaldığımız yer ne diye geçiyordu bilemiyorum ama kaldığımız yer “Port Olimpic” dene bölgeye yürüyerek 15 dakikalık bir mesafede, şehir merkezine de metro ile 7-8 dk bir mesafedeydi. Kısacası mis…Yol yordam bilmeyen biz, etrafda yürüyerek ilk günün keyfini çıkarmaya başladık.