Arda Çetinkaya Yazılım ve arada kendim ile ilgili karaladıklarım…

Bürütüs ve Sezar’ın arasında ki husümeti öğrenmek, Neron’un ateşle alıp veremediğini anlamak ve Splinter ustaya ne oldu sorusunun cevabını aramaya, patronla Roma’ya gittim. Patron dediğim önceki Belgrad gezi yazısından hatırlayacağınız üzere annem… Mutlu ve mesut bir aile tatili yani…

Bu tatil 1 hafta kadar, çok uzun olmasa da, uzun sayılabilecek bir Roma gezisi oldu diyebilirim. Gün ve gün ne yaptım sizi pek ilgilendirmeyeceği için, topluma mesaj kaygılı, bilgilendirme ve eğlendirme amaçlı tam bir turist yazısı yazmaya çalışacağım. Biraz uzun olacak gibi geldi düşününce, o yüzden yazı dizisi şeklinde olacak. Önce turistlik yerler ile başlıyoruz, efem…

Öncelikle Roma’ya gidip, tüm tarihi ıvır zıvır yerleri gezicem, Vatikan’a gidip hacı olucam, Roma tarihini yutucam gibi bir amacınız varsa, hiç boşa heves etmeyin…Roma öyle 3-4 günde, hatta 1 hafta da bile gezilebilecek bir yer değil. Apışıp kalırsınız… Sezar’ın hala yaşadığına inanan insanların yaşadığı, tarihle dolu bir şehir Roma…Gez gez bitmez…Bakıp çıkıcam zihniyetinde bir turist olsanız bile yine bitmez…O yüzden çok fazla plan, program yapıp, kendinizi strese sokmaya gerek yok…Benim gibi…

Hemen turistlik bir bilgi verim…Roma Pass denen turistlere yönelik bir uygulama var. Bundan alıyorsunuz 3 gün boyunca, tüm ulaşım artı 2 müze girişi beleş, daha sonrasında da müzelere indirim var. İçinden harita falan da çıkıyor, tam bir turistler için düşünülmüş ‘How To Survive in Roma’ konsepti… 30euro…Alın…Faideli…

Neyse efenim…Plansız, programsız Roma turumuza başlıyoruz…Yürümeyi seven bir insan olan ben çok tercih etmesem de aslında, hop on-hop off tur otobüslerini kullanmanızı tavsiye edeceğim Roma için. Hop oturup, hop kalktığımız bu otobüsler ile, belli ana duraklarda inip, şehrin bilimum görülesi yerlerine gitmeniz oldukça kolay. Mis gibi bir harita da veriyolar…Otobüste kulaklık ile entellektüel bilgi birikiminizi de kolayca zenginleştirebiliyorsunuz…4-5 tane alternatif tur otobüsü olmasına rağmen hepsi aynı…Hangisin rengi hoşunuza giderse ona bininiz…Haa 2 günlük alın biletinizi bence çünkü yetmicek 1 gün…Ki zaten bu hop oturup, hop kaltığımız otobüs ile şehri tanıyıp daha sonra tabanvay ve belediye otobüsü ile gitmek isteyeceğiniz yerlere çok kolay gidebilirsiniz. Kapı gibi Roma Pass’imiz de var zaten…Kısacası hop oturup,hop kalkma otobüsü şehri tanımak için şahane bir başlangıç…Şehirde ne var ne yok biraz tanıdıktan sonra, görmezsek olmaz yerlere gidebiliriz artık…

Pantheon

Pantheon, eski bir pagan tapınağıymış zamanında sonra katolik kilisesine dönüştürülmüş. Kocaman bir kubbesi olan, dışarısından daha etkili gözüken güzel bir yapıt…Raphael(Rafael)’in mezarı da bunun için de…Ninja kamblumbağalar ile büyüyen bir nesil üyesi olan ben, ruhuna el fatih-a dedim…Siz de diyin…Pantheon’nun dışında kocaman bir meydan var. Roma’da zaten her yer meydan…Ortasında bir çeşme…Bu meydanın etrafında bilimum restoran ve cafe mevcut…Meydana açılan sokaklarda da çeşitli dükkanlar bulmanız mümküz. Pantheon’u karşınıza alın, sol taraftan gidin, sol tarafda bir musiki dükkanı var…Musiki ile ilgileniyorsanız mutlaka bakın…Neyse bu Pantheon’un önünde ki havuz çeşme kılıklı şeyin merdivenlerinde oturup, milleti izleyip oldukça eğlenceli zaman geçirebilirsiniz.

Piazza Navona

Pantheon’a yürüyerek 15-20 dakika uzaklıkta sanırım Roma’nın en büyük meydanı. Ortasında yine kocaman bir heykel ve havuz…Sağ ve sol taraflarında da yine heykelli havuzlar mevcut…Oldukça canlı bir meydan…Sokak satıcıları, müzisyenler ve ressamlar meydanın müdavimlerinden…Etrafta yine bilimum yeme-içme mekanı…Meydanlardaki yeme-içme mekanlarını, yemek kalitesi açısından çok tercih etmeyin…Hem pahalılar, hem çok iyi değiller ama böyle kocaman büyük meydanlarda oturmakta ayrı bir keyif.

Campo de’ Fiori

Piazzo Navona çok yakın olan başka bir meydan…Eğlence olayı biraz daha güzel, cafe ve restoranların etrafınlarında barımsı biraz daha rahat yerler de mevcut. Gündüz pazar kuruluyormuş ama ben akşam üstü gittiğimden denk gelemedim. Yine oldukça keyifli bir zaman geçirebileceğiniz meydan…Ahaa bu meydanda havuz yok lan…Şimdi dank etti…Skandal… Hemen Roma belediyesine bir mektup…Ama havuz yerine bir heykel var, kimdir nedir bilmeyecek kadar yüzeysel bir turistim…Ama Assasin’s Creed oynayanlar varsa, Ezio’u yaratırken esinlendikleri heykel sanırım (: Neyse devam edelim…

Colosseum

Kolezyum…Gladyatörler,aslanlar,kaplanlar falan filan…Oldukça büyük ve haşmetli bir yapı…Daha doğrusu artık yapıdan arta kalanlar…Dışarıdan daha etkileyici gözüküyor açıkcası. Eğer Hollywood filmlerini çok yaşayarak izliyorsanız, içerisi biraz hayal kırıklığı gibi gelebilir. Ama zamanında orada yaşanları düşündüğünüzde, yemişim lan Hollywood’u diyeceksinizdir. Kolezyumum içerisinde müzemsi bir yer var, orada zaten ne haltlar yapıldığını gayet açıkca anlatan yazılar mevcut. Haa bu arada Kolezyum’da ki güvenliğin baktığı ve Kolezyum’da yaşayan, adı Neron olan siyah bir kedi var…Denk gelirseniz, kesin bir göz atın…Yeminle eski aslanların ruhu içine kaçmış… (:

Devam…

Apolitik(?) bir genç olan ben, ülkem insanın eline klavye aldığında bazı olaylara tepkisini gösteriş şekline bazen anlam veremiyorum. Bilgi çağında olduğumuzun iddia edildiği şu zaman diliminde bilgisiz ve arkası boş şekilde, bazı olaylara sırf tepki göstermek adına bilgi kirliliği yapıyoruz.

Sosyal medya denen kavramın ortaya çıktığından beri ve eskilerde asosyal olarak sınıflandırılan bilgisayar başındakilerin günümüzde sosyal medya uzmanı olduğu şu zamanlarda, bazı olaylara karşı tepki göstermek daha kolay oldu gibi. Hem kolay, hem de daha fazla kişiye ulaşılabilme bu sosyal medya denen olayın sanırım en büyük avantajı. Ama peki verilmek istenen mesajlar, gösterilen tepkiler gerçekten bir şey ifade ediyor mu?

Twitter’den ya da Facebook’tan(ya da bilimum benzeri platform), sosyal olaylara karşı yaptığımız yorumlar, tepkiler ya da söylemek istediklerimiz gerçekten bu sosyal olaylara bir katkıda bulunuyor mu? Kesinlikle hayır… Literatürde bu olayı Slacktivism olarak isimlendirenler , bazı olaylara karşı tepki göstermenin sadece kişisel tatmin için yapıldığını ve aslında hiç bir etkisinin olmadığını söylüyor. Çok da doğru söylüyorlar… Kendimce ‘Vicdan mastürbasyonu’ olarak adlandırdığım bu pasif-agresiflik, ne yazık ki bir şey yapmış olma hissinden başka bir şey katmıyor kimseye…Sadece ortak bilinç oluşturmak adına fayda sağlıyor olabilir belki. Ama tabi ki bu da ne yazık ki yeterli değil…

Güzel ülkemde de bu olay aldı başını gidiyor…Twitter’da yapılan retweet’ler, Facebook’da paylaşılan abuk sabuk arkası boş şeyler, olayların ve korunmaya çalışılan kavramların değerlerine sadece zarar veriyor. Rahatsız olduğunuz bir olaya karşı Twitter’dan ya da benzeri platformlardan sövmek ne yazık ki o olayı düzeltmiyor. Düzeltmezde…Ne yazık ki teknoloji daha o kadar ilerleyemedi. Haa belki bir gün,  Twitter’da en çok takipçisi(?) olan kişinin başbakan olduğu ve bu twitter hesabına gelip, en çok retweet edilen mesajların kanun olduğu bir ülkede yaşıyor bulabiliriz kendimizi…Kim bilir(!!!!!!)  (:

Herkesin siyasi ve sosyal düşüncesi kendine tabi de, benim güzel ülkemin gittiği yola pek bir inancım yok. Gittiği yolun yol olduğunu düşünmüyorum. Benzer sınırlar dahiliğinde, etrafımda ki azınlığında böyle düşündüğünü görebiliyorum ama bir şey yapıl(a)mıyor olması ilginç. Ne yapılır, ne yapmak lazım gibi şeyler için de ne yazık ki almış olduğum eğitim ve bulunduğum pozisyonlar pek bir şeye izin vermiyor. Zaten apolitik(!) bir gençim(?)…Ama şunu da biliyorum ki Twitter’dan ya da benzeri platformlardan gösterilen tepkiler, atılan mesajlar hiç bir b.ka yaramıyor, yaramayacak. Sadece vicdan mastürbasyonu ne yazık ki. Bazı şeyleri değişmesi ya da düzelmesi için, başka şeylerin de yapılması lazım sanki…

Neyse, ben yapmıyorum…Siz yapın…

N.P: Radical Noise – Revolt

 

Uzun süredir beklenen Windows’un yeni versiyonu Windows 8, ağustos ayında RTM versiyonu ile son halini alıyor. Eylül ayında da sanırım son kullanıcıya ulaşmış olacaktır. Windows 8’den başka ayrıca, geliştiriciler için daha güzel bir haber var, en azından benim için, Visual Studio 2012 ve .NET Framework 4.5’da ağustos ayında çıkacak yeni ürünler. Bu furyaya TFS 2012’nin de ekleneceğini düşünürsek yazın son ayı sanırım geliştirme ortamlarının upgrade’leri ile geceçek.

 

 

 

 

Bir şekilde de olsa “bilgisayar oyunları” kavramı içerisinde bulunduysanız, geliştirici ya da sadece oynayan olarak, izlemenizi tavsiye edebileceğim eğlenceli güzel bir film.

IMDB: http://www.imdb.com/title/tt1942884/

Kendi Sitesi: http://buy.indiegamethemovie.com/

Bugünden itibaren Windows Azure, Türkiye’yi de dahil olduğu ülkeler arasına alıyor. Türk Lirası cinsinden de ödemelerin kabul edileceği bulut işletim sistemi uygulamalarınızı bekliyor.

Buyrun bakalım…

https://www.windowsazure.com